Türkiye’de elektrikli otomobil satışları nasıl artar?
Öncelikle Avrupa pazarına bakacak olursak, son 9 yılda nasıl bir değişimin olduğunu rahatlıkla görebilmemiz mümkün olacaktır. Bu değişimin tetikleyici unsuru olarak 2 ana etken başlığından bahsedebiliriz;
1 – Markalar,
2 – Regülasyonlar.
Teknolojide öncü markaların; ABD’de GM, Avrupa’da Renault-Nissan, BMW ve Uzakdoğu’da Toyota’nın ısrarlı ve hedefli üretim biçimlendirme çalışmaları sonucu, 2011 yılı itibariyle otomotivde trendleri değiştirme zorunluluğunu kaçınılmaz bir noktaya sürüklemeyi başardıklarını söyleyebiliriz. Sonrasında bayrağı devralan Tesla ve Çin’in bitmek bilmeyen startup’larının açık ara önde sürüklediği bu trend, dizel motorlu araçlarda ortaya çıkan emisyon skandalı ve hemen ardından gelen sınırlayıcı tedbirler ile de taçlandırıldı.

Otomotiv üreticilerinin emisyon hedeflemesi, elektrikli otomobil pazar payını 2021 yılında % 15’e çıkartacak
Son gelen ülke bazlı satış rakamlarına göre neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde elektrikli otomobil pazar payı bir önceki yıla göre katlanarak artış göstermiş durumda. Almanya başta olmak üzere Hollanda, İngiltere, Fransa ve Norveç’te elektrikli otomobil pazar payı tüm pazarın en az yüzde 10’una ulaşmış durumda. Bu oran en yüksek olarak yüzde 89 ile Norveç’te gerçekleşirken, otomotivin başkenti Almanya’da yüzde 28,4’e ulaştı ( Hibrid ve kablolu hibriler dahil) 9 yıl önce Avrupa’da satılan her 100 yeni otomobilden 1’i elektrikli iken, bu yıl sonu itibariyle bu sayı her 10 yeni araçtan 1’i olarak gerçekleşecek.
>>> YENİ EVOQUE PHEV TÜRKİYE’DE
Avrupa Birliğinin kıta üzerindeki emisyon oranlarını düşürme planları çerçevesinde yürürlüğe koymaya hazırlandığı; 2021 yılı itibariyle yola çıkacak her yeni otomobilde CO2 emisyon miktarının 95g/km değerinin altında olması zorunluluğu, otomotiv üreticilerinin de bu hedeflemede yarış içerisine girmesini sağladı. Elbette bu sınırlamanın nihai sonucu olarak çok ciddi para cezaları ile karşılaşacak olmaları da bu süreci daha da hızlı hale getirdi. Bu yılın ilk 6 ayında, markaların toplam filo ortalama emisyonları 122g/km CO2’den, 111 g/km CO2’e kadar düştü ve bu rakam 9 yılın en hızlı düşüşü olarak kayıt edildi. Öngörüler Avrupa içerisinde elektrikli otomobillerin toplam pazar payının önümüzdeki yıl yüzde 15’e yükseleceğini gösteriyor.

Türkiye’nin emisyon hedeflemesi yapmasının tam zamanı!
Türkiye planladığı milli otomobil projesi TOGG‘un başarılı olmasını istiyorsa, emisyon hedeflemesi yapmasının tam zamanıdır. Kendi kurallarını kendisi belirlemediği sürece adı yerli olan projelerin hiç birisinin milli olması mümkün olmayacaktır. Ne batarya fabrikasında üreteceği pillerin katma değeri olacaktır ne de 2022 yılında yola çıkmasını istediği elektrikli otomobilimizin.
>>> AMAZON’UN ELEKTRİKLİ KAMYONETLERİ
Peki Türkiye’nin emisyon hedeflemesi yapmasının önünde bir engel var mı?
Türkiye bu hedeflemeyi geciktirdiği sürece, ortaya çıkacak olumsuz tablo, ‘engelleme‘ olarak nitelendirilebilir. Çünkü, Avrupa’da yaşanan dönüşüm ülkemizin CO2 ağırlıklı otomotiv ürünlerinin üretim noktası haline getirecektir. Avrupa’da açığa çıkacak Elektrikli Ulaşım pazarındaki talebi, ülkemizde elektrikli otobüs, elektrikli kamyon üreterek karşılamaya çalışmadığımız sürece, Onlar’dan gelecek konvansiyonel üretim hatlarının merkezi haline geleceğiz. Bu durum ülke geneli CO2 emisyon oranlarının artmasına ve iklim protokolünde hedeflenen oranların gerisinde kalmamıza sebep olacaktır. En önemlisi de, konvansiyonelden elektrikli üretim platformuna geçişimiz çok daha sancılı ve uzun süreli bir zamana yayılacaktır. Çünkü, bugün dahi Avrupa’nın CO2 hedeflemesini tutturabilen otomotiv üreticileri, emisyon sınırlamasına uyamayan markalara, fazla ‘emisyon kredi‘sini satabilmektedir. Yani, dönüşümü geciktiren markalar veya ülkeler, bir süre sonra dönüşümün doğal müşterisi haline geleceklerdir.

Tesla’nın pozitif etkisi
Regülasyonlar ve pandemi süreci markalar üzerinde sancılı bir geçiş sürecinin yaşanmasına sebep oldu. Volkswagen, Daimler, Hyundai ve Kia’nın planları, güncel durumun çok gerisinde kaldı. Buna karşılık Volvo, BMW, Renault ve Nissan başarılı bir üretim planlaması ile süreci minimum hasarla atlatmaya devam ediyorlar. 2012 yılı itibariyle her yıl katlanarak artan satış rakamına ulaşarak, pazarı domine etmeye başlayan Tesla’yı ise, ne regülasyonlar ne de pandemi süreci zayıflatabildi. Tam tersine, her şey Tesla için ‘uygun şartlar altında’ gelişmeye devam etti. 2015 yılına kadar hiçbir rakibi tarafından ciddiyet görmeyen Tesla, 2016 yılında Avrupa’daki premium satış listesinde ilk 3’e girmesi ile, konvansiyonel rakiplerinin dikkatini üstüne çekebildi. Büyük bir kesim tarafından ‘balon’ olarak nitelendirilen Tesla’nın bugün 3 kıtada 7 fabrika ile tam bir dünya markası haline geldiğini göz ardı etmemeliyiz. Günümüz dünyasında yapabileceğimiz en büyük hayati hata, teknolojiyi üreten ve kullanan bir markanın süreci ne kadar doğru okuyabildiğini ve zamanın tamamen onun lehine işlediğini göz ardı etmek olacaktır.
Dünün küçük ‘Silicon Vadisi startup’ı, bugün otomotiv dünyasına yön veren ve yol gösteren bir markasına haline gelmiştir.
>>> TESLA ÜRETİMİNİ 20 MİLYON ADETE ÇIKARTABİLİR Mİ?
Enerjiniz bol olsun…
Berkan Bayram
12.10.2020